2 Ekim 2012 Salı

En Amatör Asker Bizim Asker


Biliyorum başlık bile içinizi gıcıklatıyor, bu adamın işi gücü yok bir fırsat bulsam da askere çaksam diye pusuda bekliyor diye düşünüyorsunuz. Keşke mevzu o kadar naif olsaydı ve ben askeri kendine hedef seçmiş bir meczup olsaydım. Maalesef durum öyle değil ve bizim “En Büyük Asker Bizim Asker” sloganımız bolca nefes tüketilip şişirilmiş bir balondan ibaret.
Bugün mahkeme “Balyoz Davası” ile ilgili kararını açıkladı. Paşalar 18-20 yıl hapis cezalarına çarptırıldı. Henüz her şey bitmiş değil. Yargıtay süreci var ama bizim tavrımız net, “Yetmez ama Evet”. Türkiye eğer demokrasiyi içselleştirecekse Balyoz davasının sonucu ancak başlangıç olabilir. Bu anlamda Ergenekon davasının derhal sonuçlanması, Uludere faciasının sorumlularının ortaya çıkarılması, Hrant Dink’i öldüren derin ellere ulaşılabilmesi gibi daha çok işimiz var. 27 Nisan e-muhtırasını verenlerden tutun Balyoz ve Ergenekon’u görmesine rağmen gerekli işlemleri yapmayanlara ve ıslak imzayı kağıt parçası, lav silahını boru addedenlere kadar daha çok yolumuz var.
Her günümüzün cenaze ve her günümüzün acı dolu olduğu şu günlerde Balyoz davasındaki kararı “askerleri içeri atarsanız olacağı budur” diye okuyanlar olacaktır. Hatta bu yaklaşım birilerine çok hoş da görünebilir. Sanki hapisteki paşalar görev başındayken “terör” yokmuş, “kayıp” verilmiyormuş gibi bir imaj da oluşturulabilir. Ben ise şunu sormak isterim; bugün ceza alan paşalarımız TSK’nın profesyonelleşmesiyle ilgili ne düşünüyorlardı? Çok önemli konumlarda bulundular, yıllarca TSK’nın önemli kademelerini işgal ettiler ve 30 yıldır devam eden terör hadisesi ile ilgili ne önerdiler? Yoksa Ahmet amca ile Ayşe teyzenin çocuklarını şöför, haberci, berber, garson, temizlikçi ve benzer görevlerle hem de beş kuruş para vermeden ve “vatani görev” adı altında çalıştırmakla mı meşgul oldular? Yetmedi, biz bunu cumhurbaşkanı olarak görmek istemeyiz, Kıbrıs davasında böyle politika olmaz, Kürt konusunu bizden başkası bilmez gibi yaklaşımlarıyla siyaset sahnesini de diledikleri gibi kullanmaya mı çalıştılar?
Bu soruları uzatabilir ve birbirinden vahim cevaplar bulabiliriz. Ancak bu soruları sormamız ve cevaplarını vermemiz de bazen çok fazla bir şey ifade etmiyor. Halen daha gençler eller üstünde, “en büyük asker bizim asker” sloganlarıyla kışlalara gönderiliyor. Askerlik peygamber ocağı deniliyor ama “tanrımıza hamdolsun” ile yemek yediriliyor. Her Türk asker doğuyor ve erken ölüyor. Çünkü bir-iki aylık eğitimle eline silah alıyor ve yol-iz bilmediği dağlarda keklik gibi avlanıyor. Anneler kına yakıyor evlatlarına ve bayrak sarıyor tabutlarına. Üzerinde evladının yaşayamadığı vatanın sağ olmasını diliyor sonra. Bu kadar mantıksızlık içinde zaten askerlik mantıksızlıktır kabulüne sarılıyoruz hep birlikte.
Daha da uzatalım mı? Bugün Balyoz davasında bir karar verildi ve generallerimize paşalar gibi yatacakları hapis cezaları atfedildi. Özden Örnek’in oğlu ve Çetin Doğan’ın kızı televizyonlara bağlanıp duygularını paylaştı çünkü onların babalarının hapis yatacak olması önemliydi. Ayşe teyzenin ve Ahmet amcanın çocuklarının ölümünde nasıl ki “vatan sağolsun” deyişleri önemli ve gerisi hiç önemli değilse işte o kadar. Ahmet amca ile Ayşe teyzenin çocukları amatördü ve öldü, Tolga ile Pınar’ın babaları da amatördü darbe yapamadı ama bu amatörlükleri sadece kendilerine zarar vermedi Ahmet amca ile Ayşe teyzenin de ocağına ateş düşürdü!

Twitter: @burakyalim