3 Aralık 2014 Çarşamba

Siyaset yapın "Ali Cengiz Oyunu" değil.

Türkiye seçim sathı mahalline girdi. 2015 Haziran'da gerçekleşecek genel seçimlerin önemi büyük ancak maalesef yine iktidar partisi ve ondan beklentiler bu önemi oluşturuyor. Muhalefete baktığımızda ise uzun zamandır olduğu gibi ne bir umut ne de bir siyaset yapma çabası var.

Normal bir ülkede yapılacak seçimleri önemli kılanın muhalefet olması beklenir zira iktidarın hele ki 12 yıldır görevde olan bir iktidarın yaşadığı yıpranma ve iktidarda olmanın oluşturacağı rehavet ile yaptığı ve yapacağı yanlışlar muhalefete bir alan açar. Fakat bizim ülkemizde neredeyse bunun tam tersi oluyor ki buradan halen daha normal bir ülke olmadığımızı anlamamız icap ediyor. Nedir normal olmayan ülke? İnsan hakları ve demokrasinin asgari standartlarını içselleştirememiş, en azından kurumsal manada bu zemini oluşturamamış her ülke günümüz dünya siyasetinde normali yakalayamamış demektir. Esasen "Yeni Türkiye" söylemi üzerinden oluşturulan havanın da gerçekçiliği bu bağlamda sorgulanmaya açık hale gelmektedir.

Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi karnesi 90'lı yıllara görece çok daha iyi olmakla birlikte halen daha 1982 model ve asker yapımı bir anayasa kullanıyor olması, Kürt sorununda çözümü henüz sağlayamaması, Alevi meselesinin gün gibi ortada durması ve benzer meseleler üzerinden rahatlıkla eleştirilebilir. Ekonomik kalkınmanın plansız ve programsızlığı ile oluşturulan rantsal alan ve ondan daha büyük çevresel, kentsel gerilim ile birlikte eğitim politikalarındaki devletçi, tek tipçi anlayışın farklı bir şekilde sürdürülüyor oluşu Türkiye'de güncel siyasetin ve iktidarın eleştirileceği kalemler arasında başı çekmektedir.

Tüm bu eleştiri kalemleri yokmuş ve iktidar partisi her şeyi mükemmel yapıyormuş gibi davranmak ne kadar yanlış olacaksa, muhalefetin bu eleştiri konularına dönük proje yoksunluğu ve vizyonsuzluğunu dile getirmemek de o kadar abes olur. Maalesef son 3-4 yılın en büyük sorunu olan muhalefetsizlik ve iktidarın kendi kendine muhalefet olma durumu istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Çünkü seçim sathına girdiğimiz şu günlerde siyaset yapmak yerine siyaseti devre dışı bırakmak üzere kurgular yapılmaya devam ediliyor.

367 garabeti, 7 Şubat MİT olayı, Gezi Parkı hadiseleri ve 17-25 Aralık soruşturmaları gibi bugün ortaya atılan konu seçim barajı üzerinden siyaseti kilitlemek. Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi %10 seçim barajı ile ilgili anayasa mahkemesine başvuru yapıyor. Sanırsınız ki bu baraj uygulaması yeni olan bir şey ve bu iki siyasi partimiz de bu durumdan ilk kez mağdur olacaklar. Konunun teknik detayına girmemize gerek bile yok, çünkü bayram değil seyran değil ise SP ve BBP neden Anayasa Mahkemesine başvurdular? Kısaca beklentinin şu olduğunu söyleyebiliriz; anayasa mahkemesinin siyasete girmesine, Türkiye'nin seçim sistemi nasıl olmalıdır gibi bir soruya cevap vererek doğrudan siyaset yapmasına hazırlanıyorlar. Belki bir içtihat oluşur da oradan da başka şeyler devşiririz derdindeler.

Konuyu seçim barajı adil değil olarak gündeme getirmek yerine mahkemeye gittiler çünkü onu henüz 2013 yılında Başbakan makamında oturan Erdoğan yapmıştı. Aslında iktidarın kendine muhalefet olması meselesini de bu örnek gayet açıklıyor. Erdoğan o zaman 3 seçenek öne sürmüştü: %10 barajının aynen devam etmesi, barajı %5'e çekip daraltılmış bölge uygulaması ve barajı tümden kaldırıp dar bölge seçim sistemine gidilmesi. Bu önerileri derli toplu tartışmayanlar, yerine şöyle olsa daha iyi olmaz mı demeyenler bugün işi başka yerinden tutuyorlar. Kısacası SP ile BBP'nin ve onlara akıl verenlerin meselesi seçim barajı uygulamasının adil olup olmayışı değil, yapamadığımız siyaseti anayasa mahkemesine nasıl yaptırırız telaşıdır.

Seçim sathı mahalline girdiğimizi ayak oyunlarının başlaması ile değil, biz şu ve bu eksikleri şu ve bu şekilde tamamlamak için siyaset yapacağız söylemi ve vizyonu ile görmek isterdik ancak alışmış kudurmuştan beterdir derler. Türkiye'de son yıllarda en çok alıştığımız şey iktidarın eksiklerini kendi kendine öğrenmesi ve muhalefetin de her seçim sürecinde bir Ali Cengiz oyunu gerçekleştirme telaşıdır. Anlamadığım şey ise muhalefetin bu yola tevessül etmesinin iktidarı güçlendirdiğini halen daha görememiş olması ve toplumu da salak zannetmesi. Oysa toplumsal hafıza çok diri ve kazanımlarını Ali Cengiz oyunlarına gelerek kaptırmaya hiç niyeti yok.