18 Nisan 2015 Cumartesi

Sedat Laçiner'in Hazin Hikayesi

Sedat Laçiner; 2006 Davos Küresel Genç Lider Ödülü sahibi, Türkiye'nin güzide düşünce kuruluşlarından birisi olan USAK'ın kurucu başkanı, 2011 yılında kazandığı seçimlerle birlikte Türkiye'nin en genç rektörü. Bizim Sedat Hocamız, ders listelerimizde adı yazan ama hiç dersini alamadığımız, sırf bu yüzden Ankara yollarını aşındırdığımız meşhur Sedat Hoca! Tartışma programlarının vazgeçilmezlerinden, doğrucu davut Sedat Laçiner!

Bugünlerde birçoğumuzu suküt-u hayale uğratan da yine aynı Sedat Laçiner. Şubat 2015'te yapılan rektörlük seçimlerinde tekrar aday olan, 50 oy farkla birinci olan ancak YÖK tarafından ikinci sırada Cumhurbaşkanına sunulan ve nihayetinde rektör olarak atanmayan Sedat Laçiner. 2013 yılında İran ve Şiilik üzerine yaptığı demeçler sebebiyle lince uğradığında, haksızlık karşısında susmak bana yakışmaz diyerek kendisini savunduğum ve hakkında "Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Var mı?" başlıklı yazıyı yazdığım Sedat Laçiner. 

Kendisine kırgınlık ve kızgınlığımız yeni değil, zira Biga İİBF'de okurken ve ders listemizde adı geçmesine rağmen kendisiyle müşerref olamadığımız zamanlarda da kulaklarını çınlatırdık. Ne zaman Ankara Eğitim Gezi'lerimiz vesilesiyle kendisini tanıdık, idealine şahitlik ettik ve dedik ki; neyse o gelmese de olur, Ankara'da da en az bizim dersimize girmesi kadar mühim işlerle uğraşıyor, düşünce kuruluşu yokluğu çeken ülkemize bir kurum kazandırmanın telaşıyla çalışıyor. Ne de olsa Yücel Acer hoca vardı bölümün başında, tüm birikimi ve fedakarlığı ile bizler için elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

Sedat Laçiner hoca ile defalarca görüştüm, yazılarını özenle okudum, konuşmalarını pür dikkat dinledim. Yüksek Lisans tez dönemi geldiğinde onunla çalışmak en büyük arzularımdan biriydi ve şansımı zorlamıştım. Elbette olmadı, o meşguldü, Biga ile pek de ilgilenmiyordu zaten. 2011 yılında rektörlük için aday olduğunda ve kazandığında en çok sevinenlerden birisi oldum. Kendisine olan sitemimi de gizlemeden: "Hocam 5 sene kaldığım üniversitede sizinle çalışmak kısmet olmadı, size üniversiteye uğramadığınız için hep kızdım ama bugün Rektör olarak geri dönüşünüze çok mutluyum, üniversitemize çok büyük katkı sağlayacağınızdan eminim" mealinde bir e-posta gönderdim. Yanıldığımı sanmıyorum; Sedat hoca rektörlüğü döneminde üniversiteye önemli hizmetler yaptı, başarılı bir rektörlük dönemi geçirdi ve ikinci kez aday olduğunda oyların çoğunu alacağından da şüphem yoktu ama benim gönlümden geçen yıllarca aksatmadan Biga'da derslerini veren, ne zaman kapısını çalsak elinden gelenin daha fazlasını yapmak için mücadele etmiş, akademik kalitesinden kimsenin sual edemeyeceği ve Sedat Laçiner'in USAK'ı kurarken, rektör olurken en büyük desteği aldığı ve vefa borcunun çok olduğu Yücel Acer hocamdı. Yücel Acer'in rektör olmasını istiyordum çünkü çoktan hak ettiğine inanıyordum. 

Yücel Acer bölüm başkanımızdı, öğrenci topluluğumuz ne zaman etkinlik yapsa ilk sırada oturur bizleri yalnız bırakmazdı, gerek akademik gerek insani konularda olsun ne zaman başımız sıkışsa hiç çekinmeden kapısını çalabilirdik. Öğrencileri ve diğer akademik personelle olan ilişkisi tek kelime ile hepimiz için örnekti. 2011 yılında kendisi de aday olabilecekken Sedat Laçiner'in kampanyasını yürütmeyi tercih etmiş, sahnede olmaktansa yine arka planda çalışmayı istemişti. Yıllarca Çanakkale ve Biga'ya uğramayan Sedat Laçiner'in bir anda gelip rektör olmasında payı en büyük olan kişiydi. 10 yıldan fazla emek verdiği Biga'dan kaçmak için fırsat kollayanların arasındaydı ve orada kalmaktan gocunmayan nadir insanlardandı. Yücel Acer için akademi televizyondan, popülariteden çok daha öteydi ve böyle mütevazi bir kimliğin ÇOMÜ'ye rektör olması gönlümden geçiyordu.

Israrla gönlümden geçiyordu diyorum zira oy hakkım yoktu. O güzel ilçede, Biga'da 5 yıl geçirmiş, arkadaşlarımla çok güzel etkinlikler gerçekleştirmiş, üniversitemi sevmiş birisi olarak gönlümden bunlar geçiyordu ve ben de gönlümde olanı dilime vurdum. Yücel Acer'in adaylığını öğrendiğim ilk dakika tıpkı zamanında Sedat Laçiner'in adaylığında olduğu gibi çok sevindim. Biliyordum iki dostun yarışıydı bu fakat benim tarafım belliydi. Yücel Acer bu görevi çoktan hak etmişti. Bireysel olarak sosyal medya hesaplarımdan Yücel Acer'in rektör olmasının doğru olacağını, gönlümün onunla olduğunu beyan ettim. Sedat Laçiner ile de tanışıyorduk, o da benim bir hocamdı lakin hepimiz olgun insanlarız diye düşünüyordum. Sedat Laçiner'in beni twitter'da takip etmeyi bırakmasını belki anlardım ama bloklayacağı aklımdan bile geçmezdi. Seçimler bittiğinde ve Yücel Acer hocam Cumhurbaşkanı tarafından henüz atanmadan önce Sedat Laçiner'in demogojiye başladığını gördük. "Cumhurbaşkanı sandığa önem verir, ÇOMÜ'nün iradesine saygı duyacağından şüphe etmiyorum" mealinde tweetler atıyor ve sadece 50 oy fark ile önünde olduğu Yücel Acer'in atanmasının siyasi bir karar olacağını ima ediyordu.

Ben de twitter üzerinden buna itiraz ettim. İkinci sırada olan bir rektör adayının atanmasının anormal olmayacağını, hele ki Yücel Acer gibi ÇOMÜ'ye yıllarca hizmet etmiş, tüm dinamiklerini bilen ve hatta son rektörün seçilmesinde bile büyük rol oynayan birisinin 50 oy fark ile ikinci geldiği için ihmal edilmesinin hata olacağını belirttim. Yücel Acer'in seçimlerde ikinci olmasının ÇOMÜ'ye rektör olarak atanmasına engel olmayacağını, yaptığı hizmetlerin ve fedakarlığın bu oy farkını fazlasıyla kapattığını ifade ettim. Hakaret ve küfür içermeyen bu tweetlerimin Sedat Laçiner'in beni bloklamasına sebep olabileceğini elbette düşünmemiştim. Sedat Hoca'nın hiç değilse demokrat, eleştirilere açık ve onu desteklemeyenlere de saygılı olduğuna inanırdım. Bu tavrını görünce acaba rektör olarak atansa onu desteklemeyenlerin başına ne gelirdi diye düşünmedim de değil.     

Seçim bitti, atanma gerçekleşti ama Sedat Laçiner'in siyaseti ve demagojisi maalesef bitmedi. Önce bir bilgisayar üzerinden başladı demagojiye, yeni rektörün kendisinin bilgisayarına el koyduğunu fotoğraflar eşliğinde sosyal medya üzerinden duyurdu. İşin aslı ise zaten rektörlüğe zimmetli olan bilgisayarın kendisi tarafından görev süresinin sonunda, akabinde geçeceği fakülteye taşınmış olması ve yeni gelen rektörün doğal olarak son dakika fırsatçılığına müsaade etmemesiydi. Makamlar bırakılırken nasıl ki koltuklar ve masalar taşınmaz ise o makamın bilgisayarının taşınması da kabul edilecek bir şey değildir. Nihayetinde istenen bilgisayar Sedat Laçiner'in şahsına ait de değildi.

Konu bilgisayar ile bitmedi ve Sedat Laçiner'in demagojisi "Biga'ya Sürgün" haberi ile taçlandı. "Çanakkale'de Mobbing" ifadesinin de itinayla sıkıştırıldığı haberi yine Sedat Laçiner'in facebook paylaşımı üzerinden gördüm. Eski rektöre göre Biga'ya gitmek sürgün imiş! Çanakkale merkezde bulunan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin derslere henüz başlamadığı düşünüldüğünde yeni rektör Yücel Acer hocanın Sedat Hocayı Biga'daki İİBF'ye göndermek istemesi kadar normal bir şey olamaz. İdari bir görevi olmadığına göre bu vakitten sonra Sedat Laçiner'e düşen şey öğrencilerle buluşmak ve derslere girmek değil midir? Fakat bahsettiğim gibi Sedat Laçiner Biga'yı eskiden de sevmezdi, ders listelerinde adı olmasına rağmen onu Biga'da göremezdik. Şimdi oraya gitmek istememesi kadar normal bir şey yok fakat burada "mobbing" ve "sürgün" ifadeleri ayıp olmuyor mu? Hiç değilse orada hali hazırda okuyan 5 bin civarındaki öğrenciye, bizim gibi orada 4-5 yılını geçirmiş eski öğrencilere, senelerdir orada yöneticilik görevleri de dahil olmak üzere çalışan, çabalayan akademik personele hakaret değil mi bu yaklaşım? 

Ben 5 sene boyunca Biga'da çok güzel zamanlar geçirdim. Harika dostluklar kurdum, çok güzel insanlarla tanıştım. Zaman zaman eleştirdim ancak verili şartları el ele verip nasıl ileri götürürüz düşüncesiyle arkadaşlarım, Bigalılar, Biga'daki yerel yöneticiler, dekanlarımız ve öğretim üyelerimizle işbirliği içerisinde harika işler yaptık. Sedat Laçiner hoca bu zamanlarda Ankara'da, İstanbul'da ve yurtdışı seyahatlerindeydi. Biz onu da makul görmüş, okulumuzun ismini duyuruyor, neticede ne yapsa altında ÇOMÜ yazıyor diyerek mutlu olmuştuk. 

Yücel Acer hiç bir dersini aksatmadan Lapseki ile Biga arasında git-gel yaparken, Mehmet Bülent Uludağ İzmir-Biga arasında yeri geldiğinde odasında uyku uyumayı göze alıp derslerini ve bizi ihmal etmezken, Mehmet Hasgüler Kıbrıs, Ankara, İstanbul hattında koştururken Biga'ya uğramayı eksik bırakmazken, Soner Karagül Sedat Laçiner isminin yazılı olduğu dersleri bizlere anlatmaktan yorulmazken ve Yunus Yoldaş, Ruhi Güler gibi hocalarımız bizim gelişimimiz için ellerinden geleni ardına koymazken Sedat Laçiner şimdi Biga'da olmayı, oradaki öğrencilere ders vermeyi sürgün mü sayıyor!? İşte ben bunu kabul edemiyorum Sedat Hocam, beni sevmeyebilirsiniz, görüşmek istemeyebilirsiniz, sosyal ağlarda bloklayabilirsiniz ancak Kırıkkale Keskin'den Küresel Genç Lider Ödülü almaya uzanan başarı hikayenizin geldiği nokta bu olmamalıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder