24 Şubat 2017 Cuma

Biniciliğe Adım Atıyorum

İnandığım ve bildiğim ne varsa paylaşmalıyım çünkü bazen çok alakasız bir paylaşım insanın gününü ve hatta hayatını kurtarabiliyor.

Paylaşmak ise öğrenmeden mümkün değil, bilmediğiniz bir şeyi nasıl paylaşabilirsiniz ki? İşte bu yüzden hep öğrenme odaklı olmak, ben oldum ben çok iyi biliyorum demek yerine her yeni güne yeni bir şey öğrenmek motivasyonu ile başlamak gerekli. Çünkü her yeni gün yepyeni birşey ile karşılaşmak mümkün, hatta kaçınılmaz. 

Ben de yaklaşık 2 yıldır yepyeni bir dünyanın parçası olarak her yeni gün bu yeni dünyaya dair bir çok şey öğreniyorum. Başlıktan da belli olacağı üzere #biniciligeadimatiyorum ve bu adımın hiç bitmemesini diliyorum. 

Atlar çok farklı hayvanlar diyeceğim ancak eminim herkes için en sevdiği hayvanı en farklıdır. O zaman şöyle söylemek gerekiyor; atlar büyülü, atlar hisli, atlar asil, atlar duyarlı, atlar çekici, atlar uyumlu, atlar tedavi edici, atlar sürükleyici, atlar tarih yapıcı, atlar vefalı, atlar sahibine göre kişner... Evet en son söylediğim gibi atlar size göre şekillenir ancak sizi de şekilden şekle sokar çünkü atların en sihirli yanı çok güçlü bir iletişim sahip olmaları. İki gün önce bir atımızın rahatsızlık geçirmesi ile bunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. (şükür ki şimdi turp gibi, eskisinden daha sağlıklı) Çünkü güçlü bir iletişim kurarak bize neresinde ne ağrısı olduğunu anlatabildi. Boynunu büküp karnına baktıkça benim canım acıyordu sanki, nihayetinde iğneler, yürüyüşler ve karnına yaptığımız masajlar ile sağlığına kavuştu. 

Konuyu dağıtmayalım, atları tarif etmeye devam etmeliyiz. İki kulağı dört ayağı ve bir kuyruğundan ibaret değiller, hisleri var. Bazen şakacılar bazen ise çok ciddi. Kimi zaman huysuzlar, nadiren de sinirli yani asabi. İnsanlar gibi şiddete meyilleri yok çünkü ellerine şiddet aletlerini alamıyorlar ama sakın hafife almayın çok güçlü arka ayakları ile onlara zarar vermek isteyeni yere serebilirler.

Atları tanıyoruz, tanımalıyız çünkü binicilik sporunun en kritik noktası bence atını iyi tanımaktan geçiyor. Evet binicilerin de maharetleri yok değil ama en hayati nokta binicinin at ile kurduğu iletişim, atını ne kadar iyi tanıdığı ve onunla "birlikte" neleri nasıl yapabileceğine dair doğru karar vermesi. 

Bakın "birlikte" diyorum. Uzaktan bakınca vururum kamçıyı gider, çekerim dizgini durur sanıyor olabilirsiniz. Hiç de öyle göründüğü gibi değil, evet yardımcı malzemeler çok önemli ama birliktelik hepsinden çok daha kıymetli. Aşık olmamışsanız anlamazsınız, hani gözünün içine bakınca yüzünüzde bir tebessüm belirmesi, kan dolaşımının hızlanması gibi birşeyden bahsediyorum. Onun sesini duyduğunuzda gönlünüzün ama ferahlaması ama daralması gibi bir şey bu işte. O yüzden olay "birlikte" gerçekleşiyor, üzerinde oturuşunuz, ses tonunuz, doğru komut vermeniz, dizgin-kamçı-mahmuz kullanımında orantılı olmanız ve daha bir sürü şey etkili bu ilişkide. 

Biniciliğe Adım Atıyorum 3 kelime ancak belki 30 sene sürecek bir serüven. Adeta, bu yürüyüş şekli olan değil, adeta/sanki bir yaşamı içine sığdırmak gibi, uzun bir maratonu birlikte koşmak gibi, sonunda sadece kupalar, madalyalar değil biriktirilmiş bir sürü hatıralar olan bir ilişki bu. O yüzden #biniciligeadimatiyorum önce atı tanımakla başlamalı, atınızı veya herhangi bir atı.



17 Şubat 2017 Cuma

Atları Sevin, Size İyi Gelecektir

Anayasa değişikliği, Suriye Fırat Kalkanı Operasyonu, Donald Trump kasırgası, Dolar/Euro'daki iniş ve çıkışlar... Soluksuz bir gündemimiz, Türkiye'ye has olaylar, dünyanın nereye gideceğine dair soru işaretleri şöyle dursun. Atlara bakın atlara!

Sanırım rüyamda görsem inanmazdım, bir gün gelecek ve ben bambaşka bir hayata başlayacağım. Kaderin üstünde bir kader var biliyorsunuz, kul kuruyor kader ise gülüp geçiveriyor. Seminerler, konferanslar, organizasyonlar, görüşmeler, itişmeler ve kakışmalardan sonra Tabiat'ın ortasında buluverdim kendimi. Cemil Meriç insanlar kıyıcıydı kitaplara kaçtım demişti ben de Allah beni atlara kaçırdı diyor ve şükrediyorum halime.

İnsanların konuşup hissetmediği bir dünyadan atların sessiz ve derin hisliliğine kavuşmak ne de güzel oldu diyorum kendi kendime. Elbette takım elbiseli, mikrofonlu, bol bürokrasi ve siyaset kokan o günleri de özlemiyor değilim ama Tabiat'ın ortasında tavuk-horoz sesleri, ördeklerin kanat çırpışları, Tarçın'ın kapıdan girerken hav hav ederek günaydın demesi de hepsini unutturuyor desem yalan olmaz.

Kapıdan giriyorsunuz, yukarıdan bir Golden size bakıp selam veriyor, hızlı adımlarla tavlaya yani ahırlar bölgesine gidiyorsunuz atların kimisi kafasını çıkarmış bakıyor, diğerleri de baksın diye bir ıslık çalıyorsunuz hepsi kafalarını çıkarıyor ve size bakıyor. Sırasıyla Nevada, Yıldız, Kartopu, Arthur ve Wesley hemen karşı sırada ise Rüzgar, Kikkuli, Yağmur, Dolly ve Zillly. Hepsinin birbirinden güzel huyları, birbirini tamamlarcasına karakterleri var. Alt ahırlarda ise Dost ve Karamel, yan yana güzel günleri bekliyorlar. Hepsine selam verip Café'ye indiğimde şömine yanıyor, televizyonda ise kapalı manejin görüntüsü haydi atla gel diye çağırıyor. Sımsıcak bir çayı elime alıp başlıyorum dolaşmaya, kediler; Prenses, Panter, Romeo, Softie... Takılıyorlar peşime ve derken ördeklerin yüzdüğü gölete geliyoruz. Her seferinde aynı görüntüde farklı bir fotoğraf çekme isteği ile 2-3 dakika geçiriyorum orada, birinde bayraklı, diğerinde rüzgarlı, bir başkasında ördekler kanat çırparken...

Şöyle kapalı maneje doğru salınıyorum, her şey yerli yerinde mi, 5S işliyor mu, neler nerelere dağılmış bakalım. El arabası yerinde, kaşağı, fırça, maya demiri yerinde ama kutuları değişmiş. Sonra ekipman odası, eyerler, başlıklar düzenli, keçeler ve peluşlar tertemiz. At kapama alanı da pırıl pırıl ise şöyle derin bir oh çekiyorum. Kapalı Maneje giriyorum, lavabolar, soyunma odaları, tribünler, masalar, sandalyeler ve Binicilik Danışma Merkezi... Hepsine tek tek göz atmak gerekiyor misafirler gelmeden, evimizi tertip ve düzenli bir de tertemiz kılmak gerekiyor elbette.

Bugün hava güneşli olacak gibi görünüyor, Karamel yerine inmeli, önüne otu konulmalı, az sonra çocuklar cıvıl cıvıl etrafında dolaşacaklar, gün sonuna doğru Karamel sıkılacak bu yoğun ilgiden. Milyon kare çekilecek, atlarla selfiler yapılacak bir güne başlıyoruz, tavla pırıl pırıl, atlarımız heyecanla bekliyor misafirleri.

Mescid'in minaresi mütevazi bir mümini andırıyor, hemen önünde satranç köşesi ile aklın dinini simgeliyoruz sanki!

İşte böyle sevgili okur ve sevgili dost. Tabiat'ın ortasında yaşıyorum artık, seminerler-konferanslar-siyasi sürtüşmeler azaldıkça insanlığımı keşfediyorum. İnan sinemaya bile gidesim geliyor, türlü aktiviteler yapasım geliyor. Atlara bakıyorum, onlar da beni sesimden tanıyor. Daha ne ister ki insan.