2 Nisan 2011 Cumartesi

Geleceğin Bakanları, Bakansız Toplandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi tarafından organize edilen “Uluslararası Gençlik Şurası 2011”, “Genç Bakanlar” konu başlığı ile İstanbul’da yaklaşık 40 ülkeden 600 öğrencinin katılımı ile başladı. 4 gün sürecek etkinlik boyunca katılımcılar seçildikleri temsili bakanlıklarda bakanlığa ilişkin konular üzerinde fikir teatileri yapıyor ve geleceğe yönelik vizyon belirlemek üzere istişarelerde bulunuyorlar. Buraya kadar haber tadında ve reklam kokan yazıyı gün içinde yaptığımız değerlendirmelerle daha keyifli bir hale getirmek istiyorum.

Temsili Dışişleri Bakanlığında Endonezya, Fas, Yunanistan, Ukrayna, Bulgaristan ve Kırgızistan’dan katılan temsilcilerle birlikte Türkiye katılımcıları toplamda 22 kişi olarak çalışıyoruz. Gün içerisinde yabancı arkadaşlarla birlikte “yuvarlak masa” toplantısı şeklinde cereyan eden 3 oturum gerçekleştirdik. Yuvarlak masa toplantısında “Türkiye – Avrupa Birliği İlişkileri” ve “Türk Dış Politikası’nın Son Dönemde Yaşadığı Genişleme”   konuşulan konular arasındaydı. Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen arkadaşlar Avrupa Birliği’nin birer parçası olmalarının doğası gereği Türkiye’yi baskıcı bir hükümetin yönettiği noktasında olumsuz değerlendirmelere sahip olduklarını ifade ediyorlardı. Fas’tan gelen arkadaşımız ise ülkesinde Türkiye adına çok olumlu ifadeler kullanıldığını, Türkiye’nin Fas halkınca ilgi ve sevgi ile takip edildiğini söylüyordu. Hepsinden önemlisi daha hiç kimse görüş beyan etmemişken Ukraynalı arkadaşımızın “Biz Avrupa Birliği ve Rusya arasında kalmışken buraya gelmek ve inandığım üzere Türkiye ile Ukrayna arasında sağlanabilecek işbirliği üzerinde fikir sahibi olmak istiyorum” demesi atmosferinde etkisi ile kendini bir meslek memuru gibi hisseden her arkadaşımı doğal olarak gururlandırıyordu. Unutmayacağım diğer bir konu ise “Ermeni Soykırım İddiaları” ile ilgili ansızın cereyan eden beyin fırtınasında Endonezyalı arkadaşın yaptığı çıkış oldu. Yunanistan’dan Türkiye’ye ilk kez gelen ve haliyle duygusal bir süreç içerisinde olan arkadaşımızın “ama Türkiye kaç tane Ermeni’yi öldürdü” sorusu üzerinden baskı kurma çabasına itiraz etmesi, “soykırım” demenin doğru olmayacağını söylemesi ve Türkiye’yi savunması… Ve benim de o an derin bir hissiyatla “what about the things happened in Bosnia” sorusunu sormam, Yunanistanlı arkadaşın “Yes I agree with you” şeklinde cevaplaması… İnsanlığın dilinin bir şekilde ortaklaşabildiği inancımı pekiştiriyordu.

Yunan arkadaşımız duygusaldı, onun da acılar ifade eden bir tarihi arka planı vardı ve ben seni anlıyorum ama bunları anneme anlatamazsın demesi çok manidardı. Benim de babamın onu anlayamayacağını ama bizim birbirimizi anlıyor olduğumuz gerçeği üzerinden bir gelecek inşası için çaba sarf etmemiz gerektiğini söylediğimde yüzündeki tebessüm ve samimiyeti görmenizi isterdim. Ve bir başka anekdot bir başka Ukraynalı arkadaş ile sigara molasında hafızama kazınıyordu. Türkiye’de Kürtlerle ilgili bir problem olduğunu duyduğunu ve bunun Kürtlerin haklarının gasp edilmesi olduğunu söylediklerini ifade eden Ukraynalı arkadaşımın PKK diye bir örgüt ve öldürülen 30 bin insandan haberi bile yoktu.

İlginç olduğunu söylediğim diyaloglar ve gün içinde yaşananlar birileri için birer cümle ile basitleştirilebilir. “Yunan’dan zaten bunu beklerdim, ne olmuş ki Endonezyalı seni desteklemişse, Fas’ta Türkiye hayranlığı işte şu yüzden, PKK’yı bilmek işlerine gelmez zaten” şeklinde cümlelerle yekten konuyu kapatabilirsiniz. Ama bu iş öyle sanıldığı gibi değil. Tek bir cümle ile ne düşmanlık ne de dostluk kuramıyorsunuz. Yıllarca da üzerinde yaşadığımız coğrafya bu toptancı yaklaşımlar yüzünden birbirini kesmedi mi, birbirine düşman edilmedi mi? Ama şimdi işler başkalaşıyor, belki zamanın sunduğu nimetler belki de bizim neslimizin önyargıları kırmak için sahip olduğu heves… Ayrıştırma üzere kurulmuş, birbirine kin besleyerek varlığını ispat ettirmeye alıştırılmış, belki de en önemlisi kendine olan güveni kaybettirilmiş bir coğrafyaya bambaşka bir sürecin kapılarını açıyor. Yunanistan’dan gelen arkadaşımın “evet biz Türkiye’ye bir İsveçliye olduğumuzdan daha yakınız” cümlesini dikkate almamız gerekiyor. Lobide karşılaştığım Afrikalı ve Türkçesi gayet akıcı dostumun Batı’ya karşı hissiyatını görmemiz gerekiyor. Hepsinden önemlisi birbirimize bu gibi etkinliklerle temas etmeye devam edebilmek, bu anlamda o koskocaman ayrıştırma taşının altına elimizi koyup birleştirme üzerine düşünmemiz gerekiyor. Ve son söz olarak, tüm bu işbirliği konseptine ve ortaklıklara, geleceği kurma çabasındaki gençlere destek olunması gerekiyor. Ne olurdu açılış seremonisinde bir tane de olsa bakan olsaydı? Devlet işleri mi geri kalacaktı yoksa gençler daha motive olarak mı çalışmalarına devam edecekti? Uluslararası Gençlik Şurası’nın “Genç Bakanlar” temasıyla gerçekleşen açılışında bir tane bile bakan yoktu. Buruk oldu tabiî ki, takdir bekleniyordu, destek bekleniyordu. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder