Türkiye’de siyasi istikrarın
nimetlerinden faydalandığımız şu günlerde bir yılı aşkın bir süredir federal
hükümetini kuramamış olan Bosna-Hersek’e ziyaret gerçekleştirmek bir
uluslararası ilişkilerci olarak epey ilginç oluyor. Neyse ki tüm kesimler yani
Boşnak, Hırvat ve Sırp politikacılar 2012’ye girmeden birkaç gün önce
seçimlerden 15 ay sonra devlet düzeyinde hükümetin kurulması konusunda
anlaştılar ve Bosna – Hersek yeni yıla umutla girdi diyebiliriz.
Bosna – Hersek iki entite yani
küçük devletten oluşan bir federasyon. Bunlardan birisi Republika Sırpska diye
anılan Sırp Cumhuriyeti ve diğeri de Boşnak ve Hırvat nüfusun daha yoğun olduğu
Bosna ve Hersek Federasyonu. Dünyanın en karmaşık siyasi yapısının Bosna –
Hersek’te olduğunu söylemek abartı olmaz. Ülkenin cumhurbaşkanlığı konseyi var
ve Hırvat, Boşnak, Sırp üyelerden oluşuyor. Dolayısıyla ülkenin üç tane
cumhurbaşkanı var diyebiliriz ve bu cumhurbaşkanları dönüşümlü olarak ülkeyi
temsil ediyorlar. Sadece başkanlık konseyi olsa belki durum anlaşılabilir
olacak ama Bosna – Hersek’te merkezi kurumların hepsi üç kişi tarafından temsil
ediliyor. Mesela futbol federasyonundaki üçlü başkanlık sisteminden ötürü Nisan
2011’de FIFA ve UEFA Bosna – Hersek’i uyardı ancak federasyonda tek başkanlığa
ilişkin uzlaşma Sırp ve Hırvat delegelerin ret oyu ile oluşturulamayınca Bosna
– Hersek UEFA’nın kararıyla uluslararası müsabakalardan men edildi. 2011
Mayıs’ta tekrar toplanan Bosna – Hersek Futbol Federasyonu tekli başkanlık
sistemine geçişi onayladı ve UEFA’nın men kararı böylelikle kaldırılmış oldu.
Bu somut örnekten de anlaşılacağı gibi 1995’te imzalanan Dayton Barış
antlaşması Bosna – Hersek’te karmaşık bir yapı oluşturmakla kalmadı bu karmaşık
sistem Bosna – Hersek’in küresel sisteme ve Avrupa Birliği’ne entegre olmasını
da zorlaştırdı. Dayton’un getirdiği sistem o kadar karmaşık ki burada
tanıştığım genç Boşnak öğrenciler, hatta uluslararası ilişkiler ve hukuk
öğrencileri bile sisteme dair sorulara cevap vermekte güçlük çekiyor. Mesela
kaç milletvekili var, kaç bakan var gibi sorular karşılıksız kalıyor ve hepsi
gülerek en azından 3 tane cumhurbaşkanımız olduğunu biliyoruz diyorlar. Dayton
öyle bir sistem getirdi ki Bosna – Hersek toplamda iki küçük devletçik ve bir
özerk bölge ile yönetilirken Bosna-Hersek entitesinin içerisinde de 10 tane
kanton oluşturuldu ve bu kantonların her birinin Başbakanı ve kabinesi
bulunuyor. Kantonlardan 5 tanesi Boşnak çoğunluklu iken 3 tanesi Hırvat
çoğunluğa sahip. Bunların dışında kalan iki kanton (Merkez Bosna ve
Hersek-Neretva) karışık etnikli olarak çok daha başka bir yasama prosedürüne
sahip. Tabii ki bu kantonlar Bosna-Hersek entitesi yani federasyonu için
geçerli, bir de diğer entite olan Sırp Cumhuriyeti var ki burada yönetim yerel
belediyeler ile yapılıyor ve kantonal bir yapılanma söz konusu değil. Yazıyı
okurken sizin bile kafanızın karışması çok normal çünkü böyle bir karmaşık
sistemi anlamak için herhalde Dayton Antlaşmasını yazanlarla oturup konuşmak ve
“etnik grupların hep birlikte yönetime
dahil olması için” diyerek oluşturdukları bu sistemin inceliklerini sormak
gerekiyor. Belki de bu sistemi bize en kolay anlatabilecek kurum,
cumhurbaşkanlığı konseyinin de üzerinde Dayton’un uygulanmasını denetleyen ve
ülkenin en yüksek otoritesi olan Yüksek Temsilcilik Ofisi’dir. Dayton
antlaşması tüm etnik grupların süreçlere dahil olmasını öngörmesine rağmen
aslında kendi içerisinde etnisite temelli, aşırı bürokratik ve somut örneklerle
de gördüğümüz üzere işlevsiz bir yapı oluşturarak Bosna – Hersek’in belki
çatışmasız bir ortama kavuşmasını sağlamış görünse bile halkının dahi bilmediği
ve anlamadığı bir sistemle geleceğe karamsar baktığı bir ülke haline gelmesine
neden olmuş. 92 – 95 yıllarında yaşanan savaşın gerek moral ve gerekse
psikolojik anlamda tükettiği halkların Dayton gibi bir karmaşık anlaşma ile
birlikte oluşturulan sistemle yeni bir gelecek inşa etmesini beklemek sanırım
hayalcilikten öte bir anlam taşımıyor. Dayton’un ruhunda var olan her etnik
grup için oluşturulmuş özerklik anlayışı, etnik grupların varlığını ve karar
süreçlerine katkılarını sağlamak maksadını taşıyor olmakla birlikte diğer
tarafta küçük meseleler üzerinde büyük anlaşmazlıklar oluşmasına neden oluyor.
Son yaşanan 15 aylık hükümet krizi ve yukarıda verdiğimiz UEFA ile yaşanan kriz
bu durumun en somut örnekleri.
Sonuç olarak Bosna – Hersek’teki
karmaşık siyasi yapının varlığına rağmen gündelik hayat hiç de öyle sıkıcı ve
sorunlu değil. Yeni yıl kutlamalarına da isabet eden Bosna – Hersek ziyaretimde
bir gözlem olarak Bosna – Hersek halkının tüm bu karmaşa ve kaosa rağmen
hayattan keyif almayı başardığını söylemek zorlama bir yorum değil. Yeni yıl
tatili Pazar gününe geldiği için Pazartesi ve Salı günlerinde de resmi tatil
yapan Bosnalılar yarından ne kadar emin olmayıp umutsuz bir bakışa sahip
olsalar bile günün sunduğu fırsatları yakalama konusunda çok becerikliler.
Ayrıca dikkatimi çeken bir başka husus ise tatil günü işyerlerinde olmalarına
rağmen herhangi bir şey istediğinizde “bugün
çalışmıyoruz” diyen işyeri sahipleriydi. Bunu bir arkadaşa sorduğumda
burada tatil zamanı tatildir iş zamanı ise iştir yanıtı aldım. Her şeyin
yerinde ve zamanında güzel olduğunu her fırsatta dile getiren Türkiye halkının
uygulama anlamında belki Bosna – Hersek halkından öğreneceği şeyler vardır
diyerek Bosna – Hersek’e ilişkin sokak gözlemlerimi bir sonraki yazıya
bırakıyorum.
Burak
YALIM
UİÇ
Derneği Başkanı
@burakyalim
(twitter)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder