10 Mayıs 2014 Cumartesi

Feyzioğlu olmasa da siz "Metin" olun

Ülkemin gündemi, tartışmaları o kadar hızlı ki bir hafta sonu kahve keyfi yapmak bile mümkün olmayabiliyor. Kafe'de oturmuş, kahvemi yudumlarken Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Danıştay'ın kuruluş töreninde yaptığı konuşma ve Başbakan Erdoğan'ın bu konuşmaya verdiği tepki ile koşar adım eve gelip bilgisayar başına oturdum. Malumunuz algı yönetimi çok önemli bir mesele ve beni kahvemi yarım bırakıp eve getiren de bu oldu. Başbakan Erdoğan'ın Metin Feyzioğlu'na verdiği tepki üzerine sosyal medyada "tahammülsüzlük, sorun ruh hali, sinir, stres" kelimeleri üzerinden Başbakan'a yakıştırmalar yapıldığını görünce ben de tahammül edemedim. :)

Başbakan işte bu kadar tahammülsüz, eleştirilmeye gelemiyor ile başlayan sözler, hele bir cumhurbaşkanı olsun da o zaman görün siz gibi daha hesaplı bir algı yönetimine işaret etmeye başladı. Eğer Erdoğan Danıştay törenine gitmese, ayrımcı, saygısız ve sair yorumlarla eleştirilecekti, gidip bir baro başkanından alanıyla zerre ilgisi olmayan cümleler duyup kendi deyimiyle "haksızlık karşısında hep susacak mıyız" dürtüsüyle itirazlarını dile getirince de tahammülsüz, sinirli, eleştiri kaldırmayan biri olarak lanse edilmeye başlandı. Şunu bir kere hepimizin bilmesi gerekiyor ki karşımızda 20 seneden daha fazla bir zamandır savaşan, hakkını diklenmeyip dik durarak arayan bir karakter var. Uzatmaya gerek yok; Erdoğan'ın Beyoğlu belediye seçimlerinden yakın zamanda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar hangi ayak oyunlarına, kampanyalara maruz kaldığı yakın tarihimizin gizlenemez bir gerçeği.  1989 Beyoğlu seçiminden tutun 1991'de tercihli oy sebebiyle milletvekilliğinin iptal olması, 1994'te İstanbul Belediye Başkanı seçildiğinde başta Aziz Nesin olmak üzere hakkında "şeriatçı" kampanyaları başlatılması, okuduğu şiir yüzünden hapse girmesi, partisi seçim kazandığında başbakan olamaması, ergenekon-balyoz ve bilimum darbe planları, google üzerinden oluşturulan kapatma davası ve daha çok kısa bir zaman önce Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç tarafından yapılan hadsizlik. Erdoğan'ın tüm bu yaşadıklarına rağmen yeterince tahammüllü olduğunu düşünüyorum zira bir benzeri herhangi birimizin başına gelse çoktan ülkeyi terk etmiştik. (Bkz: Fazıl Say)

Şimdi gelelim günümüzün konusuna; Erdoğan Feyzioğlu'na neden "edepsizlik yapıyorsun" dedi? Danıştay başkanının 25 dakika konuştuğu törende yaklaşık bir saat konuşan Feyzioğlu'nun konuşmasını izlemenizi tavsiye ederim. Şu kısacık an bile takındığı tavrı göstermesi açısından yeterli olacaktır. (Feyzioğlu "bitirdim" diyor. ) Kendisi Türkiye Barolar Birliği sıfatıyla çıktığı kürsünden Van Belediye Başkanı yahut Van milletvekili veya Vanlı bir vatandaş gibi "Van'da konteynırda yaşayan insanlardan" bahsediyor. Yer Danıştay, konuşmacı Barolar Birliği Başkanı ve konu Van depreminden zarar gören vatandaşlar. Sonra Erdoğan kalkıyor ve edepsizlik yapıyorsun diyor. Feyzioğlu yine tribünlere oynuyor, demagoji yapıyor, edepsiz kelimesini yakıştıramadığından bahsediyor. Ortam bir sirk sahnesi olsa, Feyzioğlu iyi bir illüzyonist olabilirdi belki ancak devletin saygın kurumlarından birinin kuruluş töreninde yapılan bu demagoji ve alan dışı, siyaseti sıkıştırma odaklı söylemler en hafif tabiriyle "edepsizlik" olur. Feyzioğlu sadece Van'dan bahsetmiyor, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair fikir de beyan ediyor. Kimsenin Feyzioğlu'nun fikirlerini ifade etmesine karıştığı, onu susturmaya çalıştığı yok ancak Barolar Birliği Başkanı sıfatıyla Danıştay töreninde hem de Danıştay başkanından daha uzun bir konuşmanın içeriği herhalde hiç bir demokraside bu değildir.

Erdoğan kalkıyor, yalan söylüyorsun diyor ve giderken ekliyor, "haksızlık karşısında hep susacak mıyız". Erdoğan ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Özel de ortamı terk ediyor. Aslında Gül ile özel "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" söylemine uygun hareket ediyor ve şeytan olmaktan kaçınıyor. Ahmet Necdet Sezer'i hatırlarsınız, hani şu anayasa kitapçığını fırlatan. Belki de hatırlamazsınız. Çünkü kendisi Çankaya'da kaldığı süre zarfında pek hatırlanacak bir cumhurbaşkanlığı süreci geçiremedi. Aklımızda kalan kısmı anayasa fırlatarak çıkardığı kriz ve o krizin ülkemize maliyeti. Şimdi bunun konuyla ne alakası var demeyin. İşte bugün Erdoğan'ın TBB Başkanı Feyzioğlu'na yaptığı "one minute" Türkiye'deki eski alışkanlıkların sessiz kalındığı müddetçe sürdürülmesine koyulan bir tepkidir. Haşim Kılıç ile başlayan ve Feyzioğlu ile devam eden yargı mensuplarının siyasetçiye ayar verme telaşı sanıyorum bu vesileyle son bulacaktır. Dolayısıyla bu demokrasi dışı görülen tablo Türkiye'nin demokratikleşmesine büyük hizmet edecektir. Yapacak bir şey yok; Erdoğan'ın kabadayı, sert, uyumsuz bulduğunuz tavırları olmasa karşıdaki görece kibar(!), entelektüel(!), 3-5 dil konuşan ve Roma hukuku üzerinden millete ayar verme telaşında olanların alışkanlıkları sürmeye devam ediyor. Dolayısıyla şükürler olsun ki Türkiye'ye demokrasi asarak, keserek, işkence ederek, yasaklayarak değil, böyle seviyesi yüksek tartışmalar, itiş-kakışlar ve ayar verme seanslarının heba olması ile geliyor.

Şimdi bu kadar verdik veriştirdik ancak bir başka konuyu da ıskalamamak gerekiyor. Erdoğan her ne kadar haklı ise de onun haklılığını ortadan kaldırma eğiliminde olan çok irrasyonel tepkiler de yok değil. Hukuk ve yargı kurumlarını seçilmiş iktidarın hizmetkarı gören, seçilmişlerin seçildikleri için ne isterse yapabileceğini çağrıştıran yorumlar ve düşünceler mevcut maalesef. Şunu söylemek de yarar var. Hukuk hepimize lazım ve yeri geldiğinde hepimizi siyasetçiden de koruması gerekebilir. Dolayısıyla siyaseti mutlak doğru, hukuku da onun hizmetkarı görmek çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Burada nüans, hangi hukuk hangi anayasa ve yasa sorusunda gizlidir? Milletin evrensel değerleri de gözeterek yaptığı bir anayasa ve onu tamamlayan yasalar işte bu yüzden çok önemli ve acilen yapılması gerekenler listesindedir. Kısacası hukuk milletin çıkarlarını siyasetçilere karşı koruyabilecek, insan hakları ve demokrasiyi tesis edecek bir hukuk olana kadar Erdoğan haklıdır ama Erdoğan hukuktan da, yargıdan da üstün değildir.
       

1 yorum:

  1. Emin olun şu an Türkiye'de olan son olayları çok iyi bir şekilde kaleme almışsınız gerçekten öfkeyle kalkıp zararla oturmamamız gerekiyor yazınız için teşekkürler başarılarınızın devamını dilerim saygılarımla...

    YanıtlaSil