22 Haziran 2010 Salı

Siyasi Kavga Terör Sorununu Çözemez!

Türkiye gündemi doğal olarak teröre kilitlenmiş durumda. Basın yayın kanallarında son dakika haberleri üzerinden aldığımız şehit haberleri ile her yeni günde bir önceki acıyı dindirmeden yenilerini yüreğimizde hissetmekteyiz. Resmi kanallardan yapılan açıklamalar belki acıya uzak çevreleri telkin ve teskin ediyor olabilir ancak tahmin ediyorum ki ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Yıllarca gözünden sakındığı evladını gönderdiği vatan görevinden tabut içinde teslim alıyor olmak acısını herhalde yaşamadan anlamamız ve idrak etmemiz mümkün olmayacaktır. Ve inanıyorum ki yakınları şehit olan insanlar, özellikle evlatları şehit olan ana ve babalar bu acının düşmanlarının başına gelmesini istememektedir. O halde bu acılar ne zaman duracak, bu acıların bitmesini kim veya ne sağlayacak soruları gündeme gelmektedir. Fakat basın yayın üzerinden görüşlerini izleyip dinlediğimiz devletlü zatlarımız bu konuda bir mutabakata, bir hep birlikte yol alma niyetine bürünmüş değillerdir.

Hakkâri’de 11 vatan evladını kaybettiğimizi basından öğrenirken aynı anda muhalefet partilerinden gelen açıklamaları hayretler içerisinde karşıladım. Sn. Bahçeli bu elim saldırılardan siyasi iktidarı sorumlu tutarken çiçeği burnunda muhalefet lideri Sn. Kılıçdaroğlu “açılım açılım dediler bu hallere geldik” diyerek Sn. Bahçeli ile aynı çizgide iktidar partisine yükleniyordu. Başbakan Erdoğan ise muhalefet liderlerine yanıt verirken, gelin hep birlikte yapalım çağrısını yineliyor ama bir yandan da siz bu işlerden anlamazsınız mesajını en sert üslubu ile yineliyordu. Dolayısıyla bu tablodan ortaya çıkan sonuç iktidarı ve muhalefeti ile Türkiye’nin ortak bir mücadele anlayışına sahip olamadığıdır. Aynı farklılıklar maalesef akademik çevrelere de tezahür etmiş durumdadır. Bazı akademisyenler meselenin sadece askeri boyutlarla çözümüne inanırken bazıları ise demokratik açılım sürecinin aklıselim ile değerlendirilip sürdürülmesinden yana tavır alıyorlar. Doğal olarak bu tabloda maalesef kazanan yine ve her zaman olduğu gibi bölücü terör ve bölücü terörü destekleyerek rant sağlayan çevreler oluyor. Beklentimiz herkesin aynı fikir etrafında kümelenmesi ve farklı bakış açılarının yok edilmesi değildir ancak terör örgütü ile ve terör ile mücadele ediliyorsa bu mücadelenin konunun uzmanı tüm taraflarca ve dünyadaki örnekleri de göz önüne alınarak değerlendirilmeye çalışılmasıdır.

Muhalefet ve muhalefet ağzı ile konuşan çevrelerin sanki terör sadece AK Parti iktidarı döneminde can yakmaya başlamış gibi yaklaşarak sadece siyasi iradeyi suçlaması ve iktidar partisinin de bu suçlamalar karşısında -aslında eşyanın tabiatı gereğince- kendini savunurken üslubunu haddinden fazla sertleştirerek muhalefeti bu süreçte katkı sağlamaya (zaten niyeti yokken) daha da uzaklaştırıcı ve dışlayıcı tavır takınması doğal olarak sokaktaki vatandaşın da terörün biteceğine dair umutlarını yok etmektedir. Terör meselesi ile ilgili hasbelkader teorik ve pratik anlamda çalışan hemen herkes bilmektedir ki terörle mücadelede en önemli üstünlük psikolojik üstünlüktür ve bu noktada halkın psikolojik desteği en önemli unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu noktada siyasilerin bir masa etrafında buluşamaması büyük sorun oluştururken diğer ve en önemli unsur ise medyanın rolüdür. Çeşitli uzmanlarca da dile getirildiği gibi maalesef medya bu konuda ciddi bir süreci başarısızlık ile sürdürmektedir. Haber verme özgürlüğü hakkı saklı kalmak kaydı ile televizyonlara yansıyan görüntüler ve gazetelerdeki fotoğraf ve yorumlar ciddi bir süzgeçten geçirilmelidir. Bu anlamda özellikle son saldırılarla birlikte televizyona yansıyan görüntülerden halkın psikolojisi olumsuz anlamda etkilenmekte ve ortaya çıkan algı terörü bile aşarak bir savaş halini yansıtmaktadır. Netice itibariyle bu algının yarar sağladığı tek yer yine terör örgütü ve terörün insanların psikolojisini olumsuz etkilemesinden nemalananlardır.

Netice itibariyle Türkiye zor bir süreçten geçmektedir. Bu zor süreç içerisinde iktidar muhalefet kavgasına kimsenin tahammülü kalmamıştır. Bundan önce anayasa değişiklikleri, özelleştirme meseleleri, yargısal meseleler v.b. konularda yaşanan kavgaların geri dönüşü mümkün olan meseleler olduğu ortadadır ancak terörle mücadelede kaybedilen canları geri getirecek hiçbir mekanizma bulunmamaktadır. Diğer yandan kaybedilen vatan evlatları her zaman söylediğimiz üzere milletvekili, bürokrat v.b. çocuğu da değildir. Bu durumun rahatlığı ile kendi siyasi gelecekleri açısından terör üzerinden kavga eden siyasilerin de terör sorununun çözümünü sulandırdıkları ve en ağır ifade ile memlekete ihanet ettiklerini belirtmek gerekmektedir. Sorunlar mutlaka konuşularak ve tartışarak çözülecektir ancak bu tartışmaların çözümü hedefleyen, sağduyuyu içinde barındıran tartışmalar olması çok önemlidir. Herhangi bir siyasetçiye mikrofon uzatılıp terör sorunu nasıl çözülür diye sorulduğunda, verdiği demecin siyasi rakip olduğu partiyi suçlamaktan öteye geçebilmesi ve somut öneriler içerebilmesi terör sorununu çözme niyetini taşıyıp taşımadığı yahut bu sorundan canının yanıp yanmadığını turnusol kâğıdı gibi bizlere göstermektedir. Milletimizin bu noktada, irade teslim ettiği siyasilerin hamasi söylemlerinden çok halkın çözüme dair umutlarını yeşertecek önerilere ve bu noktada sergileyecekleri inanca ihtiyacı vardır.

Terör gündemimize bugün girmemiştir. PKK terör örgütünün ilk gerçekleştirdiği Eruh saldırısından bu zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten siyasi iktidarlardan tutunda askeri yetkililere kadar herkes bu yükün altında kendini hissetmek zorundadır. Yaşanan maddi kayıplar belki tazmin edilecektir ancak yiten canların tazmini söz konusu olamayacaktır. Önemli olan bugünden sonra neler yapılacağının süratle tespit edilmesi ve yeni kayıpların yaşanmasının engellenebilmesidir. Bu bağlamda sorumluluk yetkililerdedir demek yeterli olmayacaktır. Terör sorunundan sadece canı yananların değil, bir bütün halinde tüm halkın, yetkilerini devrettiği makamları sorgulaması, baskı altına alması ve sorunun çözümü için ellerindeki imkânlar ölçütünde bu sürece katkı sağlaması gerekmektedir. Bu süreçte unutulmaması gereken önemli noktalardan birisi ise sürecin zor ve uzun olduğu ve yüksek sabır gerektirdiğidir. Çünkü terör bugün ortaya çıkmamıştır ve yıllar içinde karmaşık ve çok boyutlu ilişkiler kurmuştur. Dolayısıyla bu karmaşık ve çok boyutlu sorunun çözümünü de kısa vadede alabilmek pek mümkün değildir.

1 yorum:

  1. Teröristle masaya oturan ülkelerdeki gerçekler gösteriyor ki, bu işe yaramıyor, terörist sadece emeline ulaşanca terörü bırakacaktır; çünkü zaten arkasındaki güçler dünyanın süper gücü oldukları halde terörü kışkırtmaktadır, onların emeli terörün emelidir. İspanya Modeli denilen şey de aslında çıkar bir yol değil. Terör örgütüne taviz verdikçe sorun çözülmüyor tam tersine artıyor. İspanyol hükümeti ETA’nın oyuncağı olmuş durumda. ETA her anlaşmayı bozduğunda İspanyol hükümeti karşılık olarak verdiği tavizleri geri alıyor. Sonra yine bir ateşkes ve tavizler yine veriliyor.

    Sorun ülkenin toprak olarak bölünmesinden daha feci bir hal aldı bu kürt adındaki virüs heryere yayıldı, bu biyolojik silahı abd üretti..

    http://masallarlauyuma.blogspot.com/2010/06/terorle-mucadele.html#comments

    YanıtlaSil