Lisans
Yerleştirme Sınavı (LYS) dün itibariyle açıklandı. Puanları yeterli olan
üniversite adayları 23 Temmuz ile 3 Ağustos tarihleri arasında önlerindeki 4-5
yılı ipotek altına alacakları tercihlerini gerçekleştirecekler. İpotek altına
alacaklar diyorum çünkü yapacakları yanlış tercihler sonucunda kazandıkları
bölümlere gidip daha sonra vazgeçmeleri mümkün olmakla birlikte, LYS sınavına
bir kere daha hazırlanmaları gerekecek ve bu durum pek de tercih edilen bir yol
değil.
Ülkemizde
hepimizin malumu bir sınav sorunu var. Liseye giriş, üniversiteye giriş, memur
olmak için kamu personeli sınavı, bu yetmezmiş gibi üzerine kurum sınavları,
dil sınavları, uzmanlık sınavları, yüksek lisans ve doktora için ALES gibi
anlamsız bir sınav daha vesaire… Bu sınav çokluğu veya sınavların doğruluğu
ayrı bir tartışma konusu ama şu koşullar altında LYS’nin üniversiteye girecek
öğrencileri belirlemede en uygulanabilir eleme aracı olduğu da muhakkak.
Üniversiteye
giriş sınavına hazırlanmak ve o sınavda dilenen başarıyı göstermek kolay iş
değil ama bir o kadar zor olan şey de alınan puan ile birlikte doğru bir tercih
yapabilmek. Doğru tercihten kastımız üniversite seçiminden çok okunacak bölümle
alakalı. Üniversiteler arasında da ciddi farklar olmakla birlikte bu yazının
konusu okumak üzere tercih edilecek bölümün önemi ve bu anlamda uluslararası
ilişkiler bölümüne yönelik genel bir perspektif sunabilmek.
Uluslararası
İlişkiler bölümü mezunu ve hatta yüksek lisansını tamamlamasına bir adım kalan
bir birey olarak elbette bölümümü herkese tavsiye edebilirim. Henüz lise ikinci
sınıftayken uluslararası ilişkiler okumaya karar verdiğim için hiç pişman
değilim. Belki de pişman olmamamın en önemli nedeni bu bölümü okumaya kendi
başıma ve henüz lise ikinci sınıfta karar vermiş olmamdır. Üniversite öğrencisi
olmaya taze aday arkadaşların mevcut halini az çok kestirebiliyorum. Anne bir
tarafa, baba diğer tarafa, arkadaşlar bambaşka yöne ve öğretmenler hepsinden
başka alanlara yönlendirme veya yönelmesi için baskı yapmakla meşguller ve bu durum
aday öğrencileri inanılmaz bir karmaşaya sürüklüyor. Tüm adaylara ilk tavsiyem
herkesi dinlemeleri ancak kararlarını kendi iç seslerini dinleyerek
vermeleridir. Aksi takdirde başkalarının size çizdiği bir geleceği belki de hiç
istemediğiniz bir alanla meşgul olarak geçirme tehlikesi ile karşı karşıyasınız
demektir.
Sizin
bu karmaşanıza biraz da ben dahil olup hali hazırda hepinizi uluslararası
ilişkiler okumaya davet etmişken en azından üzerime vazife olanı da
gerçekleştirip biraz olsun uluslararası ilişkilerin muhtevasından bahsetmeliyim.
Her şeyden önce uluslararası ilişkilerin bir sosyal bilim alanı olduğunu ve bu
alanın bir laboratuarı olmadığını bilmenizi isterim. Yani bu alanda 2+2=4
şeklinde bir sistematik maalesef yok ama işin de bana göre eğlenceli tarafı bu.
Mesela suyun 100 derecede kaynadığını hepimiz biliriz ama konu uluslararası
ilişkiler olduğunda su bile 100 derecede kaynamayabilir. Çünkü uluslararası
ilişkilerde kesin yargılar yoktur ve çalışma alanımız her zaman gridir. Eğer
gri şeyleri seviyorsanız bu alan size yakındır diyebiliriz. İkinci olarak
uluslararası ilişkiler adından da belli olduğu üzere Türkçe, Türkiye ve
Türkiye’ye ait şeylerle yapılamaz. Dolayısıyla sizin en önce İngilizce ve
akabinde başka dillere ilgi duymanız, ülkeniz dışında gelişen olaylardan
etkilenmeniz ve yabancı yahut size farklı gelen herşeyi sevmeniz, sevmeseniz
bile onlara meraklanmanız gereklidir. Uluslararası İlişkiler ile ilgili üçüncü
önemli nokta ise çok okumaya ve bu okumalardan yazılar devşirmeye istekli olmanızdır.
Tarih, politika, hukuk, ekonomi, teoloji, sosyoloji sözcüklerinden karma bir
alandır Uluslararası İlişkiler ve günümüz dünyasında bireyin ilgilendiği hemen
her şey, toplumsal talepler ve çıkar, güç, denge gibi kelimelerin kesiştiği
yukarıda da belirttiğim gibi gri bir alandır. Özetle uluslararası ilişkiler her
şeyden bir şey bilmenizi ama her şeyin içindeki bazı şeyleri çok iyi bilmenizi
ve en nihayetinde her şeyden bir tanesini de çok ama çok iyi bilmenizi
gerektirir.
İnsan
bu kadar çok şeyi bilince herhalde her şey olur diye düşünebilirsiniz.
Uluslararası İlişkiler mezunları da aşağı yukarı her şey olabilecek iş
yelpazesine sahiptirler. Henüz Türkiye’de çok yeni olan think-tank diye tabir
edilen düşünce kuruluşlarında uzman olarak çalışabilir, üniversitede araştırma
görevlisi – asistan olarak kalmak suretiyle akademik kariyer yapabilir,
uluslararası örgütler diye adlandırdığımız Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa
Birliği vb. kurumlarda çalışabilir, Dışişleri Bakanlığı’nın sınavını kazanıp
meslek memuru veya bilinen adıyla diplomat olabilir, özel sektörü seviyorum
diyerek firmaların dış ticaret ve ihracat birimlerinde yer alabilir, medyanın
dış haberler bölümünde muhabir, editör, gibi görevler alabilir, idari hakimlik
sınavını başarıyla tamamlayıp hukuk alanında kariyer sahibi olabilir,
kaymakamlık sınavını halledip iç işleri bakanlığı bünyesinde çalışabilir veya
en olmadı bankacılığı da tercih edebilir… İşte tüm bunlar uluslararası
ilişkiler bölümünden mezun olanların yapabilecekleri arasındadır. Ayrıca sivil
toplum kuruluşlarında çeşitli roller de uluslararası ilişkiler mezunları için
tercih edilebilir iş imkanı olabilir.
Uluslararası
İlişkiler bölümüne ilişkin yukarıda saydığımız genel özelliklerden sonra belki
de bu kadar geniş bir yelpazesi olan alanda nereye nasıl yönelmek gerekir
sorusu akla gelebilir. Bana kalırsa Türkiye’nin koşullarını da düşündüğümüz
zaman akademik alana yönelmek anlamlı olacaktır. Uluslararası İlişkiler
alanında ciddi bir akademisyen ve uzman açığı olduğunu söylemek yanlış
olmamakla birlikte var olan uzmanların da belirli alanlara yöneldiği ve farklı
alanlarda ciddi açıkların olduğu ortadadır. Somutlaştıracak olursak eğer
Türkiye’de ciddi oranda Ortadoğu, Avrupa Birliği ve Türk Dış Politikası’nın
temel sorunlu alanları olan Kıbrıs, Ermeni Sorunu gibi konularda çalışmalar
yapan akademisyenler olmakla birlikte günümüzün gereği olan ülke uzmanlığı
açığı mevcuttur. Çin, Japonya, Brezilya, Nijerya, gibi ülkelerle birlikte Latin
Amerika, Afrika, Uzak Asya gibi bölgelere ilişkin kapsamlı ve derinlikli
analizlerin yapılamadığı ve bu anlamda uzman ve akademisyen açığı bilinen bir
gerçektir. Küreselleşen dünyada teknolojinin gelişmesi ve bilginin çok daha
kolay ulaşılabilir olması ile birlikte henüz çalışılmamış bu alanlara yönelik meraklı
gençlerin uluslararası ilişkiler bölümünü seçerek bu konulara yönelmesi iş
bulma konusunda sorun yaşamamalarını beraberinde getirecektir. Türkiye’nin dış
politikasının kaptan köşkü olan Dışişleri Bakanlığı’nda bile henüz Ermenice,
Sırpça, Arapça, Kürtçe, Afrika Dilleri vs. lisanların bilinirlik düzeyinin az
olduğu düşünüldüğünde var olan sorunu bir fırsata çevirerek bu lisanların
öğrenilmesine yönelmek bir uluslararası ilişkiler öğrencisi için garanti iş
anlamına gelebilir.
“Neden
Uluslararası İlişkiler” sorusuna verilecek cevap çok daha geniş olmakla
birlikte yukarıda çizdiğimiz genel perspektif tercih yapacak adaylar açısından
yeterli olacaktır. Zaten bölüme adım atıldığında meraklı ve isteyerek gelmiş
olanlar bölümleri ile ilgili daha detaylı bilgilere sahip olmak için çaba
gösterecek ve nihayetinde bu bilgilere ulaşacaklardır. Bundan beş yıl önce bu
anlamda ancak hocaları vesilesiyle bu bilgilere erişebilecek öğrenciler için
bugün Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları (TUİÇ) gibi Uluslararası İlişkilerci
ve bu alana ilgi duyan gençlerin, uzman adaylarının oluşturduğu bir çatı
platform, sivil toplum örgütü de artık mevcuttur. TUİÇ (www.tuic.org.tr)
gibi bir sivil toplum örgütünün oluşturulmuş olması da aslında uluslararası
ilişkiler öğrencilerinin yaşadığı sorunların doğurduğu temel bir ihtiyacı
karşılama dürtüsüdür.
“Neden
Uluslararası İlişkiler” başlıklı yazımıza bu soruyu yönelttiğimiz bazı
akademisyen ve büyükelçilerin vermiş olduğu cevaplarla son vermek, alanın
içinde yılların tecrübesine sahip isimlerin görüşlerini edinmek açısından
yararlı olabilir. Bu soruyu yönelttiğimiz Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal
Çeviköz: “Öğrenciler hangi dalı
seçerlerse seçsinler onu sadece sevdikleri için seçmeli. Severek yapılan her is
makbuldür ve başarı getirir.” cevabını verirken, Belgrat Büyükelçisi Ali
Rıza Çolak: “Politikayı, diplomasiyi,
gazeteciliği, akademik hayatı, vizyona sınır tanımamayı, zihinsel dinamizmi
sevenler neyi seçecek ki” şeklinde bir yorum yapmıştır. Bunun yanı sıra AK
Parti MKYK Üyesi, Dış İlişkiler Koordinatör Başkan Yardımcısı, TBMM Dışişleri
Komisyonu üyesi, Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı ve NATO
Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyesi görevlerini yürütmüş ve yürütmekte olan
Suat Kınıklıoğlu: “Seçmesinler ortalıkta
bir sürü gereksiz sözüm ona "Uluslararası İlişkiler uzmanı" var... Bu
işi hakkıyla yapacağım diyen varsa eyvallah.” şeklinde biraz sitemkâr bir
yorum yaparken, TV Program yapımcılığı, gazetelerde köşe yazarlığı ve dergi
yayımcılığı yapmış olan Mustafa Sami Atalay: “Dört yabancı dil, özellikle, yakın geçmiş tarih, sosyoloji ve hukuk
üzerinde çalışma yapabilecekler ise öneriyorum... Yoksa sıradan bir üniversite
mezunu olurlar... Oğluma önerim bu oldu...” şeklinde cevap vermiştir.
Yukarıda
belirli alanlarda tecrübe sahibi ve uluslararası ilişkiler alanıyla ilgili
önemli görevler üstlenmiş büyükelçi, siyasetçi, gazeteci isimlerin görüşlerine
de yer verdikten sonra “Neden Uluslararası İlişkiler” şeklinde kafasında soru
işaretleri olan üniversite adaylarına son sözümüz; “Bu alanı seviyorlarsa ve ilgi duyuyorlarsa
seçmeleridir. Girdikten sonra severim, ismi cazibeli, babam yahut annem bunu
okumamı istiyor gibi yaklaşımlarla uluslararası ilişkiler okumak ve
uluslararası ilişkilerci olmak pek akıl karı olmayacaktır.
NOT: Uluslararası İlişkiler okuyorum-okuyacağım diyenlere el kitabı:
"TÜRKİYE'DE ULUSLARARASI İLİŞKİLERCİ OLMAK"
NOT: Uluslararası İlişkiler okuyorum-okuyacağım diyenlere el kitabı:
"TÜRKİYE'DE ULUSLARARASI İLİŞKİLERCİ OLMAK"
Burak YALIM
Uluslararası İlişkiler Çalışmaları
Derneği Başkanı
http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/34-burak-yalim/3330-neden-uluslararasi-iliskiler
Merhaba,
YanıtlaSilBir noktaya açıklık getirmek isterim; uluslararası ilişkiler bölümü mezunu bir kişi, saydığınız mesleklerin yanısıra, Dışişleri Bakanlığı dışındaki tüm bakanlıklarda ve üst kurullarda kariyer memuru olarak çalışabilir. Merkez Bankası, TRT, BDDK, RTÜK, SPK, kamu bankaları, Sayıştay ve daha sayamadığım onlarca kurum ve üst kurul mevcuttur.
KPSS sonrasında bir uluslararası ilişkiler mezununun, kamu alanında yapamayacağı meslek yok gibidir. Yazınızda özellikle mi belirtmediniz bilemiyorum lakin uluslararası ilişkiler mezunu bir kişinin Dışişleri Bakanlığı ile sınırlı kalması gibi bir durum söz konusu değil. Yazıdan böyle bir anlam çıkabilir, belirtmek istedim.
Sevgiler.
Katkınız için teşekkür ederim.
Sil